Adamın biri bataklığa saplanmış ve yardım istemek için bağırmaya başlamış. Oradan geçen biri yardım için elini uzatmış ama adam bunu görmeyerek bağırmaya devam etmiş. Yardım etmek isteyen sürekli: “Elini uzat, seni kurtarayım.” derken, diğeri: “Yardım edin!” diye feryat ediyormuş. O sırada yanlarına gelen üçüncü bir kişi “Neden sen elini uzatmıyorsun?” demiş.
Çoğu zaman bizler de aynı durumdayız. Aynı şeyleri yaparak çözüm bekliyor, beklerken de üçüncü şahıslardan gelen uyarıları ısrarla dikkate almayıp, laf üretip sorunun içinde debelenip duruyoruz. Üstelik bizi sorunda tutacak destekçileri de özellikle buluyoruz. Sonrasında isteklerimiz olmuyor, sorunlarım çözülmüyor diye hayıflanıp duruyoruz.
Birisine kızdığımızda genellikle yaptığımız, ondan şikayet etmek, hakkında dedikodu yapmak veya bizim ne kadar haklı, diğerlerinin haksız olduğunu konuşmak, suçlamak. Bunları yaparak maalesef kendimizi olayın içinde tuttuğumuzun,ateşi körüklediğimizin farkında ve bilincinde değiliz.
Nasıl mı ??
Düşünce bir foton enerji ve saniyenin yetmiş de birinde kırk bin kilometre hızla hareket ediyor ve her düşünce bu hızda dönüp sahibini buluyor. Bir şey düşündüğümüzde “Bunu dillendirmemiz dahi gerekmiyor” kuantum alana bir teklif dalgası gönderiyoruz ve her teklif dalgası mutlak surette bir eko dalgayla buluşmak zorundadır. Kuantum alanda iyi-kötü, doğru -yanlış, yani görece olmadığı için düşünceler aynen yaşanıyor. O zaman neden iyi olanları beğenip, kötü olanları bize ait değilmiş gibi reddediyor, üstüne başkalarını suçlayarak sanki olayı biz yaratmamışız gibi kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz.
En iyi ilişkilerin bile bu çatışmalardan bittiğini, her şeyin bir kalemde silinip, yok sayıldığını görmüş veya yaşamışsınızdır.
Peki, ne yapmalıyız ki, çözümü olsun?
Sorun konuşma üretiminden vazgeçip, ne istiyorsak ona odaklanalım. Suçlu ya da haklı aramak yerine düşüncelerin enerjisini olmasını istediğimiz şeye odaklayalım,
Sonsuz potansiyel alanından hiç aklınıza gelmeyen çözüm olanakları, yepyeni fikirler ve hedefler oluşturalım
Geleni olduğu gibi kabul edip, düşünsel üretimimizi çözümden yana sağlarsak, boşuna konuşup, enerjimizi tüketmek yerine zihnimizi genelleme yapmaktan, ruhumuzu da sıkıntıdan kurtarmış o
Ego yedi başlı bir ejderhadır, konuşmayı genelleme yapmayı, sorun üretip söylenmeyi çok sever. Öz de çözüm üretmeyi…
Yaşam birbirinin içine geçmiş, birbirine paralel bu iki farklı boyuttan oluşmaktadır ve onu kolayca yaşamanın kuralı, saplanıp sorunun içinde boğulmaktan değil, tekrar ve tekrar çözüm üretmekten yani özün yolunda ilerlemekten geçer.
Sevgiler……..