0507 365 65 15

Görev mi Sorumluluk mu?????

Görev mi Sorumluluk mu?????

Yaşam başlı başına bir sanattır. Ne yapıyorsak, ne düşünüyorsak yarınlarımıza yatırım yapmaktayız. İnsan hep daha iyiyi ,güzeli aramakta ve ona doğru yönelmektedir.  Bunu görev duygusu diye tanımlayabiliriz. Bu duygu, kişiye özgüdür ve genellikle sonradan sosyal yazılımlarla yüklenir.  İnsan ne durumda olursa olsun içindeki görev duygusu nedeniyle görevlerini yapmaya çabalar ve yapamadığında da kendini suçlu; görevlerini yapıp hele de başarılı olursa ise kendini huzurlu, mutlu,  tatmin olmuş hisseder.

Çocukluktan itibaren bir takım görevlerimiz olduğu ile ilgili önce ailemiz, sonra okulla başlayan süreçte sürekli yükleme yapılmaktadır. Bunun derecesi ve yaşama yansıması tamamen bireyseldir.

Aslında görev duygumuzun ne kadarının bize ait, ne kadarının başkalarından öğrendiklerimiz olduğunu sorgulamak en doğrusudur. Bize görevlerimizi yerine getirirsek kazançlı olacağımız öğretilir. Yani göze aldığımız  ve başardığımız görevler kadar güçlü olduğumuz işlenir. Hem de öyle ince ince işlenir ki , bunun kendimize ait olduğunu zannederiz. Meslek seçimi, evlilik daha bir çokları böyle oluşur da bu tohumlar ne zaman ekildi, ne zaman benim oldu fark edemeyiz bile.

Görev duygusu dediğimiz şey insanda potansiyel olarak vardır. Bu potansiyele SORUMLULUK denir. İnsanın sorumluluğu özünü gerçekleştirmektir. “Gerçekte ben kimim ve  yaşama ne verebilirim.” Sorumluluk potansiyelimizin ne olduğunu bize hatırlatacak en iyi sorudur, bence.

Görev duygusunun yaşamdan beklentisi varken, sorumluluk duygusu yaşama ne katabilirim der. Çoğunlukla bu iki kavram birbiriyle karışır.

Görev duygusunda egosal arzular ve bir çıkar ilişkisi vardır, yani verirken bile karşılığında bir şey(sevgi, başarı, onay…) almayı bekler.

Sorumluluk duygusu evrenseldir. Her şey özündeki kayıttadır ve zaten ona ulaştığında her şey kendiliğinden olur. Sisteme teslim olmuş tek ve ana sorumluluğu olan özündeki mükemmelliği yaşamakla meşguldür

 

Bunu en iyi anlatan ve benim de çok sevdiğim Nazım Hikmet şiiri var.

 

Yaşamak şakaya gelmez büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın,

Bir sincap gibi mesela

Yani, yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

 

Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki

Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

Yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuarda insanlar için ölebileceksin,

Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için

Yaşamak yani ağır bastığından

 

Görev duygusu ve sorumluluk iki kardeş gibi el eledir.  Hangisinin elinden tutacağız?? İşte o bize ait

 

.